The King of Fighters XI Hikayeleri [Ash Takımı]
DUBLİN, İrlanda'nın başkenti. Köklü ve Avrupa'nın ekonomik gelişmeleri dikkate değer yeni şehri.
Bu kara parçası on bin yıl kadar önce buzullarla kaplanmış olmasına rağmen okyanus akıntısı sayesinde kışları sert değildi.
".....Shen, sen bir yalancısın."
"-O KADAR soğuk değildi- dedim, Ash"
Ash mantosuna sarmalanmış olmasına rağmen ufak bedeni sürekli titriyordu. Hava nerdeyse Moskova ve Hokkaido kadar soğuktu.
Üstelik sadece serin bir hava vardı. Grafton sokağından saptılar.
İrlanda'da çok sayıda bara sahiptir. Bu sokakta da durum aynı. Küçük tabelalı birkaç barı geçtikten sonra BİRini seçtiler ve kapıyı açtılar.
On adet masası ve bar tabureleriyle burası olağan bir İrlanda barıydı. Masalardan birinde sürekli müşteriler olmasına rağmen bar biraz boş görünüyordu,
gerçi onlar oranın ahalisi olmalıydılar herkes çok samimi ve rahat görünüyordu.
Masalardan birinde kağıt oynayan orta yaşlı bir beyefendi vardı.
"Ash, adamımız o mu?"
"Belki"
"Baksana, sen .... şey, ııı <Yoncalar çiçek açtı mı?>"
Adam durdu "...Birini bekliyor gibisiniz" dedi, şüpheli bir yüz ifadesiyle.
"Kahretsin bu o değil. Hadi işine, İhtiyar."
Ash çoktan bara oturmuştu.
"Bana bir stout (dark bira), fakat acaba içecek ılık bişeyleriniz var mı?"
Kendinden emin görünen barmen, memnun bir gülümsemeyle içkisini verdi.
"İrlanda Kahvesi hava çok soğuk iken içilecelecek en iyi içkidir. Turistmisiniz? Dublin'e hoşgeldiniz.
--[İrlanda Kahvesi: Irlanda viskisi, şeker, hindistan cevizi(?),ve kahve ile yapılan sıcak kokteyl.]--
Kahvenin mis gibi kokusu her yere yayıldı.
Baksanıza, vaktiniz varsa bi oyuna ne dersiniz?
Oyuna davet ederken, ortayaşlı adam elindeki kağıtları karıyordu.
Oldukça uzun boylu bir adamdı.
"Heh, he, he, bana uyar. Tamam, hadi."
"Shen, cidden kumara zaafın var senin değil mi?"
"Pokere ne dersin? Afedersin unutmuşum, en iyisi briç nede olsa buraya özgü bir oyun, değil mi?"
"O dediğin İngiltere. Poker mi oynamak istiyorsun? Tamam o zaman..."
Takım elbiseli bey beşer tane kağıt dağıttı, birer tanede sırayla.
"Kağıt verildiğinde de bahse girebilirsiniz, herneyse...oyunu açın lütfen."
"......"
Shen'in yüz ifadesi duruma göre değişiyor, sırıttıkça sırıtıyordu kendine güvenir bir hava ile. Ash de sırıtıyordu ancak
bu her zaman ki gülümsemesiydi. Öte yandan ortayaşlı bey olağan ifadesiz poker suratını takınıyordu.
"Tabii ki, varım!" diye gürledi Shen.
"... ben yokum" dedi Ash.
"Neden? İmkansız."
Shen elini açtı. Papaz, Beşli, Papaz, Beşli, Beşli.
"Üzgünüm. Yeni el."
Takım elbiseli adam kağıtları gösterişli ve sessizbir şekilde topladı.
"Evet, Shen"
"Hı?
"Poker suratı nedir bilir misin?" diye sordu adam.
"Dalga geçme, ne olduğunu biliyorum."
"Tamam, öylesine soruyordum."
Adamın kağıtları karışı sanki sihirbaz marifetiydi, sonrasında Ash'in kağıtları karmasına izin verdi.
Kağıtların sesi melodi gibiydi.
"Kağıtları çok güzel karıyorsunuz. Seyretmek için para bile verilebilir".
"Sağol" diye cevapladı adam yüzündeki gülümsemeyle.
Adam kağıtları yeniden dağıtmaya başlamıştı.
"Bu arada <Yoncalar çiçek açtı mı?>"
"Hey Ash, zaten sordun ya."
Gözlerini kağıttan ayırmadan "Eğer baharı beklersen açacaktır" diye yanıtladı adam.
"Ne ?!...ama sen! Niye cevap vermedindi!"
Soğukkanlı bir biçimde "Oyunu açın" dedi adam.
Shen mırıldandı, ve eline baktıkça yüz ifadesi giderek hoşnutsuzlaşıyordu.
"KAHRETSİN"
"Evet, Shen."
"Ne var, poker suratı mı? Kahretsin biliyorum! Bu arada, acaba..."
"Önce başladığımız şeyi bitirelim, bu yüzden oyuna devam. Hım.. ben varım."
"Hay lanet, oyunun tadı kaçtı. Ben yokum."
"Çifte" dedi Ash her zaman ki gülümsemesiyle.
Adam kafasını yukarı aşağı salladı.Ancak para veya fiş koymadı masaya.Salonun aydınlatmaları kırmızı
renkli gözlüklerinden yansıdığı için gözlerinin hareketleri anlaşılmıyordu. Aksi halde amacını hesaplayabilirdi.
"Hımm.Ben de çifte diyorum o zaman"
"Hoşuma gitti, bi daha"
"Daha ha? Pekala bi kere daha yükselsin."
Adam ve Ash bahisleri yükseltmeye devam ettiler ancak masaya para koymadılar.
Siyah takımlı adam viskisinden bir yudum aldı.
"Ash, nesine oynuyorsunuz?" Shen'in kafası karışmıştı.
"Bizimle KOF'a katılmasına.Sana söylemiştim değil mi?"
"Asla. Ee, ya sen kaybedersen, ne yapacaksın?"
"Sadece içkilerin hesabını ve parayı ödeyeceğim, tabii ki.Ama ben kazanırsam, yinede içkileri ödeyeceğim ama KOFta bizimle beraber yer alacak."
"Her halükarda kaybediyorsun, yani."
"Carnefel'i emekli edeni geri getirmeye , yapmak zorundayım."
Carnefel? Shen öyle bir kelimeyi hayatında ilk kez duyduğu için Carnefel'in ne olduğunu sormaya çalıştı lafı kesildi çünkü oyun hızlı ilerliyordu.
"Bitirdin mi? O zaman... bana elini göster"
Shen Ash'in kağıtlarına şöyle bir baktı.
Vale, Kız ve üç Yedili.Üçlü set(?).
"Hımmm görünüşe bakılırsa beni yendin."
Orta yaşlı adam kartlarını kapatıp yüz ifadesini değiştirdi, sonra bardağının dibindeki son viskiyide içti.
"Adım Oswald. Bu işi kabul ediyorum."
Oswald elini onlara uzattı.Ash ve Shen Oswald'la el sıkıştılar, anlaşmışlardı.
"Pekala, Bunu etraflıca konuşmamız gerek... Mekanı değiştirelim."
Üç adam ayağa kalktılar, barmen boş bardakları almak için yaklaştı.
Ash masaya bir miktar para bıraktı.
"Usta, elinize sağlık! Merci."
Oswald'ın kağıtları hala masaya dönüktü.
Girişte paltosunu giydi ve mekanı terketti.
Üç adam gittiğinde çevredeki gerilim yerini eski sakin havaya bıraktı.
Barmen Oswald'ın kağıtlarına baktı. Maça, sinek ve kupa. Üç as.
Barmen neden yabancı çocuğun yenmesine izin verdiğini merak ederken, Oswald'ın yeniden geldiğini farkedince aniden arkasına döndü.
"Afedersiniz, şapkamı burada unutmuşum da."
Oswald şapkasını askıdan aldı, giydi, orta parmağıyla gözlüklerini düzeltti ve barmeni izledi. Soğuk bir ürperti kapladı barmenin sırtını Oswald'ın yüzüne bakarken.
"Sonra görüşürüz". Dönüp giderken gülümseyerek söyledi.